Blog

Eyl13

Küllüoba Höyüğünde Yaşamış İnsanların Ortalama Ömrü 40 Yıldı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  EskişehirKüllüoba Höyüğüölü gömmetunç çağı



Eskişehir’de ilk Tunç Çağı Küllüoba Höyüğü kazılarında bulunan mezarlar, 5.000 yıl önce yaşam beklentisinin 40 yıl olduğunu gösteriyor.

Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki Küllüoba Höyüğü kazılarında, aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı birçok mezar bulundu. Bulunan iskeletlerden yola çıkarak, 5.000 yıl önce buradaki insanların yaklaşık 40 yaşlarına kadar yaşayabildikleri anlaşıldı.

İskeletleri inceleyen Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, Erken Tunç Çağı ve onun çağdaşlarının yaşam beklentilerinin yaklaşık 35-40 yıl civarında olduğunu söylüyor.

Bulgulara göre besin kaynaklarının sınırlı olması ve enfeksiyon hastalıklarının yaygınlığı nedeniyle bölgedeki bebek ve çocuk ölümleri oldukça yüksekti.

Küllüoba Höyüğü kazısı, 1996 yılında Yenikent Mahallesi civarında Prof. Dr. Turan Efe tarafından başlatıldı. Kazılar sonucunda İlk Tunç Çağı’nın kültürel özellikleri ve gelişiminin oldukça ayrıntılı bir şekilde saptanabildiği görüldü. Bugüne kadar yapılan kazılarda, ilk Tunç Çağı’nın kültürel özelliklerini ortaya çıkaran objelerin yanı sıra hayvan kemikleri ve yerleşim yerleri tespit edildi.

Kazılarda ayrıca MÖ 3. bin yıla tarihlenen taş sanduka ve çömlek mezar alanları belirlendi. Höyükteki yaklaşık 5.000 yıllık bir mezar alanında, çömlek içinde gömülmüş 40 mezar bulundu. Dizlerine karnına çekilmiş bir şekilde, cenin pozisyonunda gömülen çocuk iskeletlerinin yanlarında mühür, saç halkası ve takı gibi objeler de ortaya çıktı.

Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, Küllüoba kazılarında geç Kalkolitik dönemden, erken Tunç Çağı’na geçişin izlerini çok detaylı şekilde gördüklerini ve bunun tarihsel bir geçiş anlamına geldiğini söylüyor.

Küllüoba’da farklı mezarların bir arada görüldüğü belirten Erdal, mezarlık alanda görülen en önemli ögenin, çeşitli ölü gömme geleneklerinin bir arada bulunması olduğunu söylüyor. Bu durum, farklı bölgelerdeki insan topluluklarının burada bir arada bulunduğuna ve farklı kültürlerin veya farklı etnik grupların bir arada olduğuna işaret ediyor.

Erdal, “Kerpiç sanduka mezar, taş sanduka mezar, çömlek mezar, pithos mezar ve basit toprak mezar olmak üzere farklı mezarların, belki de bunların hepsinin bir arada görüldüğü tek yerleşme olduğunu söyleyebiliriz.” diyor.

Kazıda bulunan iskeletlerin incelenip önemli veriler elde edildiğini belirten Erdal, milattan önce 3 binli yıllara tarihlenen iskeletlerden, o dönem insanların ancak 40 yaşına kadar yaşadıklarının ortaya çıktığını söylüyor.

“İskeletlerinin önemli kısmı, bebek, çocuk ve genç yaştaki bireylerden oluşuyor. Tabi bu dönemin insanlarının ömür beklentisinin son derece sınırlı olduğu yani ortalama 35-40 yıl yaşadığını düşünürsek, aslında bu dönüşümün ne kadar sancılı olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda savaş ve kavgalar da buna tuz biber olmuş gibi düşünebiliriz.”

BŞEÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, Küllüoba kazısında, bugüne kadar, özellikle bugünden 5 bin yıl önceki Anadolu’daki ilk şehirleşme yapılanmasının ortaya çıkarıldığını söylüyor.

Bu seneki çalışmalarda daha çok milattan önce 3. bine tarihlenen yapılar ve mezarların ortaya çıkarıldığını belirten Doç. Dr. Türkteki, “İki alanda çalışıyoruz. İkisi de birbiriyle uyumlu gidiyor. Özellikle Anadolu’da günümüzden 5.000 yıl öncesi önemli bir kırılma noktası, özellikle şehirleşmenin başlangıcı açısından. Küllüoba da bize bu konuda önemli bilgiler veriyor. Bu seneki kazılarımız, yerleşmenin daha ötesinde, sınırlarının daha geniş ve büyük olduğunu, bu aşamadaki değişiklikleri anlamamıza yardımcı oluyor.” diyor.

“40’tan fazla mezara ulaştık. Özellikle farklı tipte mezarların bir arada görülüyor olması, Küllüoba’yı bu anlamda farklı ve özel kılıyor. Burada hem yerleşmede hem de mezarlık alanında toplumsal bir hiyerarşi söz konusu. Ayrıca çocuk ölümlerinin çok fazla olduğunu, hastalıktan ve enfeksiyon sebebiyle ölümlerin fazla olduğunu söyleyebiliriz. Diğer yandan sosyal çatışmayla ilgili bazı bulgular da var.”

Mezar alanında bulunan çömlekler içinde gömülmüş iskeletler incelenmesi için Hacettepe Üniversitesi Antik DNA Laboratuvarı’na gönderildi. İskeletler üzerinde yapılacak incelemeler, bu kişilerin hastalıkları, ölüm nedenleri, yaşam koşulları gibi önemli bilgiler verecek.

www.arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için