Blog
Orta Çağ Macarları Yüzyıllar Boyunca Dini Normları Çiğnemiş

At eti tüketimi kilise tarafından resmi olarak yasaklanmamış olsa da, birçok Orta Çağ Hıristiyan kaynağı bunu kirli olarak nitelendirmiş ve Hıristiyan olmayan halkların “barbarca” uygulamalarıyla ilişkilendirmişti.
Yaren Şener - www.arkeofili.com
Orta Çağ Macaristanı’ndaki at kalıntılarının analizi, halkın Hıristiyanlığa geçişten çok sonra bile at eti yemeye devam ettiğini gösteriyor.
MS 13. yüzyılın başlarından kalma (muhtemelen taraflı) bir tasvir, kralın etini saray mensuplarıyla paylaşmadan önce bir kısrağın kanında yıkandığı ‘pagan’ İrlanda krallık törenini tasvir ediyor. Topographia Hibernica by Giraldus Cambrensis. C: British Library Royal
Orta Çağ Macaristanı’ndan kalma at kalıntıları üzerinde yapılan arkeolojik analizler, ülkenin Hıristiyanlığa geçmesinden çok daha sonralarında bile insanların at yemeye devam ettiğini gösteriyor. Bu durum ise, bölgedeki at eti tüketiminin azalmasının dini sebeplerden kaynaklanmadığını gösteriyor ve hakim tarihsel anlatıyı sorguluyor.
Hıristiyanlık öncesi Avrupa’da yaygın olan at eti tüketimi, Orta Çağ boyunca azaldı. Yazılı kaynaklar, bunun Hıristiyanlığın benimsenmesiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor.
At eti tüketimi kilise tarafından resmi olarak yasaklanmamış olsa da, birçok Orta Çağ Hıristiyan kaynağı bunu kirli olarak nitelendirmiş ve Hıristiyan olmayan halkların “barbarca” uygulamalarıyla ilişkilendirmişti.
Araştırmanın yazarları, belgesel kaynaklara dayanarak, at eti tüketiminin terk edilmesinin Orta Çağ Avrupası’nda Hıristiyanlığın ortaya çıkışıyla yaygın olarak ilişkilendirildiğini belirtiyor. “Ancak, açık bir yasağın olmaması (Yahudilik/İslam’daki domuz eti yasağına benzer şekilde), Avrupa genelinde at etinin yasaklanmasında büyük bir bölgesel çeşitlilik göze çarpıyor” diyorlar.
Bu belirsizliğe rağmen, Orta Çağ Avrupası’nda at eti tüketimine dair geniş çaplı bir arkeolojik araştırma hiç yapılmamıştı. Dolayısıyla, Hıristiyanlığın at eti tüketimini tabu haline getirdiği tarihsel anlatı eleştirel bir bakış açısı olmaksızın büyük ölçüde kabul edilmişti.
Bu durumu çözmek için, Stockholm Üniversitesi’nden Profesör László Bartosiewicz ve Macaristan’da bulunan HUN-REN Beşeri Bilimler Araştırma Merkezi’nden kıdemli araştırmacı Dr. Erika Gál, at tüketiminin zaman içinde nasıl değiştiğini belirlemek için Orta Çağ Macaristanı’ndaki 198 yerleşim yerinden alınan at kemiklerini inceledi. Bulgular, Antiquity dergisinde yayımlandı.
Bu atık ortamlarındaki at kalıntılarının yüzdesini analiz ederek, bir alanda ortalamadan fazla at kalıntısı olup olmadığını, yani orada atların tüketildiğini gösterip göstermediğini hesaplayabildiler.
500’den fazla hayvan kemiği içeren yerleşim yerlerinde yerleşim türüne göre at kalıntılarının yüzdesindeki değişimler. C: Bartosiewicz, L., & Gál, E. (2025).
Yazarlar, çöp çukurlarındaki at kalıntıları oranının nispeten yüksek olduğunu buldular. Bu da, insanların Macaristan’ın MS 1000 yılında Hıristiyanlığa geçmesinden 200 yıldan fazla bir süre sonra bile hala at yediğini gösteriyor. Özellikle bazı kırsal alanlarda, at kemikleri, yiyecek atıklarındaki tanımlanabilir hayvan kalıntılarının üçte birini oluşturuyordu.
Ancak 1241-42’deki Moğol istilasından sonra at tüketimi azalmaya başladı. Bunun nedeni büyük olasılıkla atların daha az bulunması ve daha prestijli hale gelmesiydi.
Yazarlar, “Atlar değerli savaş ganimetiydi ve hayatta kalan atlar muhtemelen yiyecek dışındaki amaçlar için de oldukça talep görüyordu” diyor.
Ayrıca, Moğol istilası Macaristan nüfusunun yüzde 40-50’sini öldürünce, Macar kralı ülkeyi yeniden nüfuslandırmak için batıda bulunan insanları ülkeye davet etti.
Macaristan’ın daha önceki, büyük ölçüde göçebe nüfusunun aksine, gelen bu gruplar daha kentleşmişti ve at eti beslenme geleneklerinin bir parçası değildi. Domuzlar yerleşik tarıma daha uygun olduğundan, domuz etini tercih ediyorlardı.
Genel olarak Bartosiewicz ve Gál’ın bulguları, at eti tüketiminin Moğolların etkisiyle Macaristan nüfusunda meydana gelen demografik değişimler ve at etine erişimin azalması sonucu azaldığını, bunun dini faktörlerden kaynaklanmadığını gösteriyor.
Bunlar aynı zamanda, çoğu zaman olaylardan çok sonra ve kendi amaçları doğrultusunda yazılan tarihsel anlatıları sorgulamada arkeolojinin değerini de ortaya koyuyor.
Yazarlar, “At eti ile beslenmeyi ‘barbarlık’la eşdeğer tutan klişeler antik çağlardan beri çokça mevcut” diyor. “Bu ötekileştirme, anlattıkları olaylardan, bazen yüzyıllar sonrasına tarihlenen ve muhtemelen geçmiş ‘gerçeklik’ten ziyade olumsuz genellemeleri yansıtan kaynaklarda en dokunaklı şekilde görülüyor.
“At kalıntılarının gıda atıklarındaki payı genel tarihsel eğilimlerle ilişkili ancak farklı halklar ile onların fiziksel ve politik çevreleri arasındaki karmaşık etkileşimler ışığında anlaşılması gerekir.”
Makale: Bartosiewicz, L., & Gál, E. (2025). Hippophagy in medieval Hungary: a quantitative analysis. Antiquity, 1–18.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >