Blog
Tunç Çağı Vebası Koyunlarla Yayılmış
Orta Çağ’da bir veba salgını, Avrupa nüfusunun üçte birini öldürdü. Pireler, veba bakterisi Yersinia pestis’i enfekte sıçanlardan insanlara taşıyarak Kara Ölüm’ü milyonlarca kişiye bulaştırdı.
www.arkeofili.com
Arkaim yerleşiminden 4.000 yıllık bir koyun kemiğinde Yersinia pestis DNA’sı bulunması, Tunç Çağı vebasının nasıl yayıldığını gösteriyor.

Koyun ve insan kaynaklı Y. pestis genomlarından çıkarılan LNBA soyunun aktarımına ilişkin senaryo. C: Light-Maka et al. 2025.
Orta Çağ’da bir veba salgını, Avrupa nüfusunun üçte birini öldürdü. Pireler, veba bakterisi Yersinia pestis’i enfekte sıçanlardan insanlara taşıyarak Kara Ölüm’ü milyonlarca kişiye bulaştırdı.
Bundan çok daha önce, yaklaşık 5.000 yıl önce Tunç Çağı’nda ortaya çıkan başka bir Yersinia pestis soy hattı, 2.000 yıl boyunca tüm Avrasya’da insanları enfekte etti ve sonra ortadan kayboldu. Orta Çağ’daki veba bakterisinden farklı olarak, bu erken Tunç Çağı suş’u pireler yoluyla bulaşamıyordu. Bu vebanın, pire olmadan, böyle geniş bir alanda bu kadar uzun süre nasıl dolaşımda kaldığı uzun zamandır bir gizemdi.
Şimdi ise arkeolog Taylor Hermes’in de aralarında bulunduğu uluslararası bir araştırma ekibi, Tunç Çağı vebasının insan dışı bir konakta görüldüğüne dair ilk kanıtı buldu. Bilim insanları, günümüz Kazakistan sınırına yakın, Rusya’daki Güney Ural Dağları’nda yer alan tahkimli yerleşim Arkaim’den gelen 4.000 yıllık evcil bir koyunda Yersinia pestis DNA’sı keşfetti. Bu bulgu, Tunç Çağı vebasının nasıl bu kadar geniş coğrafyaya yayılabildiğine dair eksik halkayı tamamlıyor.
“Bronze Age Yersinia pestis genome from sheep sheds light on hosts and evolution of a prehistoric plague lineage” (Tunç Çağı’na ait koyun vebası genomu, tarihöncesi bir veba soy hattının konaklarını ve evrimini aydınlatıyor) başlıklı sonuçlar, Cell dergisinde yayımlandı.
Şans eseri keşif
Hermes, eski evcil hayvan DNA’sı üzerine yürütülen büyük ve devam eden bir çalışmanın eş yürütücülüğünü yapıyor. Hayvan kemikleri ve dişlerindeki DNA’yı analiz ederek Hermes ve çalışma arkadaşları, evcil sığırların, keçilerin ve koyunların Bereketli Hilal’den Avrasya’ya nasıl yayıldığını ve göçebe toplumlara ve imparatorluklara nasıl zemin hazırladığını izliyor.
“Antik örneklerde evcil hayvan DNA’sını test ettiğimizde, karmaşık bir kontaminasyon ‘genetik çorbası’ elde ediyoruz” diyor Hermes. “Bu durum, hayvanın genomundan net bir sinyal almanın önünde büyük bir engel, ama aynı zamanda sürüleri ve onlarla temas hâlinde olan insanları enfekte etmiş olabilecek patojenleri aramak için bir fırsat.”
Araştırma hem son derece teknik hem de zaman alıcı. Konak canlının DNA’sı, örnekteki diğer tüm DNA’lardan süzülmek zorunda. Kemik ve dişlerin gömülü olduğu çevrede yaşamış organizmalar kendi DNA’larını bırakıyor. Araştırmacıların tükürük ve deri hücreleri de örnekleri kirletiyor. Geri kazanılan DNA parçacıkları çoğu zaman yalnızca 50 baz çifti uzunluğunda oluyor. Karşılaştırmak gerekirse, tam bir insan DNA dizisi 3 milyardan fazla baz çifti içeriyor.
Hayvan kalıntıları, genellikle özenle gömülen insan kalıntıları kadar iyi korunmuş olmuyor. Hayvanların pişirilirken ısıya maruz kalması ve artakalan kemiklerin çöplüklere atılıp doğal koşullara açık kalması genetik materyali daha da bozuyor.
Hermes ve meslektaşları, 1980’ler ve 1990’larda Arkaim’de kazılmış evcil hayvan örneklerini analiz ederken, bir koyun kemiğinde Yersinia pestis’e ait DNA bulunduğunu fark etti.
“Bu, ekibimiz için alarm zillerinin çalması demekti. Yersinia pestis genomunu insan dışı bir örnekten ilk kez elde ediyorduk” diyor Hermes. “Arkaim’in, erken at biniciliği, etkileyici tunç silahları ve Orta Asya’ya önemli gen akışıyla tanınan Sintashta kültürüyle bağlantılı olması bizi ayrıca heyecanlandırdı.”

Koyun ve insan kaynaklı Y. pestis genomlarından çıkarılan LNBA soyunun aktarımına ilişkin senaryo. C: Light-Maka et al. 2025.
Sıradaki cevaplanması gereken soru
Bilim insanları, binlerce kilometre uzaktaki insanlarda, Tunç Çağı vebasının birbirinin aynı olan birçok suşunu buldu. Peki hastalık bu kadar geniş alana nasıl yayıldı?
“Bunun sadece insanların hareketiyle açıklanamayacağı açıktı. Veba koyunumuz bize bir kırılma noktası sağladı. Artık bunu insanlar, evcil hayvanlar ve hâlâ tam olarak tanımlanmamış bir ‘doğal rezervuar’ arasındaki dinamik bir etkileşim olarak görüyoruz. Bu rezervuar, Avrasya bozkırındaki kemirgenler veya göçmen kuşlar olabilir” diyor Hermes.
Doğal rezervuar, bakteriyi taşıyıp kendisi hastalanmayan hayvandır. Orta Çağ’da sıçanlar Yersinia pestis için doğal rezervuar, pireler ise vektör (taşıyıcı) idi. Günümüzde yarasalar, Ebola ve Marburg virüsü gibi patojenler için sıklıkla doğal rezervuar görevi görüyor.
Bu çalışmayı sürdürmek için Hermes, Arkaim çevresindeki Güney Ural bölgesinde insan ve hayvan örnekleri kazmaya devam edecek. Amacı, daha fazla Yersinia pestis enfeksiyonu örneği bulmak.
Tunç Çağı, Sintashta kültüründe insanların daha büyük evcil hayvan sürüleri beslemeye, aynı zamanda da ilk kez iyi derecede at binmeye başladığı dönemdi. Tunç Çağı vebası büyük ihtimalle, bu hayvanlarla yakın temasın artması ve insanların, rezervuara maruz kalacakları bölgelere sık sık girip çıkmasının bir sonucuydu. Hermes, binlerce yıl önce gerçekleşmiş olsa da bu antik veba salgınının bugün için de dersler barındırdığına inanıyor.
Yeni ekonomik ihtiyaçlarla doğal çevrelere müdahale ettiğimizde, ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir. Bozmayı düşündüğümüz ekosistemlerin hassas iç işleyişini anlamaya ve bu dengeyi korumaya çalışmalıyız.
“Doğanın güçlerine daha fazla saygı duymak önemli” diyor.
University of Arkansas. 26 Aralık 2025.
Makale: Light-Maka et al. (2025).


Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >