Blog

Oca8

Bu Kraliyet Mezarı, 2. Dünya Savaşı’nda Bulundu

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  2 Dünya SavaşıBulgaristanKazanlıkOdrisTrakya



Bu Kraliyet Mezarı, 2. Dünya Savaşı’nda Bulundu

Antik Trakya bölgesi, bugünkü Bulgaristan, kuzeybatı Türkiye, güney Romanya ve güneydoğu Sırbistan’a kadar uzanıyordu.

Begüm Bozoğlu - www.arkoefili.com

İkinci Dünya Savaşı’nda siper kazan Bulgar birlikleri, MÖ 4. yüzyılın “Trak Kralları Vadisi” olan bölgedeki Kazanlık Mezarı’nı ortaya çıkardı.


Mezar odası, tavanda mezarın en ünlü resmini barındırıyor: hizmetkarlar, müzisyenler ve bir araba ile çevrilmiş şekilde bir ziyafet masasında oturan bir çift. (C: Ko Hon Chiu Vincent)

II. Dünya Savaşı sırasındaki çatışmalar, Bulgaristan’ın Kazanlık şehri yakınlarında şaşırtıcı keşiflere yol açtı. Nazi Almanyasının yanında yer alan Bulgaristan, savaşın sonlarına doğru Müttfefikler tarafından batıdan bombalanırken, doğuda Sovyet işgali tehdidi belirmişti.

Topraklarını korumak isteyen Bulgar ordusu, merkezi Kazanlık şehrinin yakınında uçaksavar savunması inşa etmeye başladı ve bu çalışmalar, II. Dünya Savaşı’ndan binlerce yıl öncesinde bölgede yaşamış eski halklar hakkındaki bilgileri büyük ölçüde genişletecek bir dizi dikkat çekici arkeolojik keşfi başlattı.

Doğu ile batı, Karadeniz ve Ege dünyası arasında, Bulgaristan antik Trakya bölgesinin kalbinde yer alıyor. Bir kabile krallıkları mozaiği tarafından yönetilen Trakya, MÖ 4. yüzyılda, güç üssü modern Kazanlık şehri yakınlarında olan Odris Krallığı altında bir dereceye kadar birlik sağladı. (C: Wikimedia Commons)

Atlar ve altın

Antik Trakya bölgesi, bugünkü Bulgaristan, kuzeybatı Türkiye, güney Romanya ve güneydoğu Sırbistan’a kadar uzanıyordu. 1940’ların Bulgaristan’ından farklı olarak Trak toprakları, büyük rakip güçlerle çevrili jeopolitik bir kavşakta yer alıyordu: Persler, Atinalılar ve sonrasında Makedonlar – Trak krallıklarının bir dizi değişen ittifak kurduğu komşular.

Trak Kralı I. Teres’in altın maskesi, Bulgaristan’daki Kazanlık Tarih Müzesi’nde sergileniyor. (C:EVGENI IVANOV/ALAMY)

Trakya hakkında bilinenlerin çoğu, Trakya’yı çevreleyen Karadeniz kıyılarında yaşayan ve engebeli iç kesimlerin bu vahşi görünen insanlarına hayranlık duyan ve onlardan korkan yerleşimciler tarafından yazılan Yunan kaynaklarından geliyor. Homeros tarafından İlyada ve Odysseia’da Troyalıların müttefikleri olarak tasvir edilmişlerdi: altınları ve güzel atlarıyla gösteriş yapan savaşçı aristokratlar.

Trak kültürü hem doğu hem batı etkilerinin izlerini taşıyordu. Değerli metallerle yapılmış seçkin içki kapları, hem Pers hem Yunan stilleri ve motiflerinden esinleniyordu. Yunanlar Trakları barbar olarak görüyorlardı, yine de Yunan bağlantıları onları tanrılarını Apollon ve Hermes ile ilişkilendirmeye yöneltmişti. Traklar hakkındaki Yunan kayıtları, onların savaşçı doğasını ve bölünmüşlüklerini sık sık belirtiyordu: Yunan tarihçi Herodot’un kayıtlarına göre, “tek bir hükümdarları olsaydı, dünyanın en güçlü halkı olurlardı, ancak onlar için böylesine bir birlik imkansızdı ve bunu sağlamanın hiçbir yolu yoktu.”

Bununla birlikte, MÖ 479’da, Yunanlar tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra Perslerin geri çekilmesi, Trakya’da bir güç boşluğu ve birlik şansı yaratmıştı ve I. Teres, çatısının altında 40 Trak kabilesinin birleştiği Odris Krallığı olarak bilinen devletin kurucu kralı olarak ortaya çıktı.

Odrisya, Büyük İskender’in babası Philip tarafından MÖ 342-340’ta fethedilmiş olsa da, Odrisli ortak yöneticiler bir dereceye kadar bağımsızlıklarını korumayı başardılar. Makedonya ile gerilimler olsa da Kral III. Seuthes döneminde Odris anıtsal yapıların inşası filizlenmeye başlanmıştı. Güç üssü, günümüz Bulgaristan’da Kazanlık’ın bulunduğu ve 1944’te Bulgar askerlerinin birçok eski Trak mezarından ilkini bulduğu yerde merkezlenmişti.

III. Seuthes’in bu bronz büstü, Golyamata Kosmatka Tümülüsünün altındaki bir mezarda bulundu. (C: Wikimedia Commons)

Gizemli resimler

Kazanlık’taki büyük Trak keşiflerinden ilki 1944 yılının Nisan ayında yapıldı. Hendek kazan askerler, zengin renkli freskler içeren bir mezara rastladılar. Arkeologlar daha sonra bu yerin, Kazanlık Mezarı’nın, tek başına bir anıt olmadığını öğreneceklerdi. MÖ 4. yüzyıldan kalma kayıp bir Trak şehrinin çevresinde kilometrelerce uzanan bir kraliyet nekropolüne aitti.

Kazanlık’taki Trak Mezarı’nın mezar odasına bakan geçidi. Renkli kakma panellerin üzerinde, süvari ve piyade sahnelerinin birbirine baktığı bir friz bulunuyor. (C: Ko Hon Chiu Vincent)

Sofya Arkeoloji Müzesi müdürü Dimitar P. Dimitrov liderliğindeki arkeologlar, 1948’de bölgenin bilimsel araştırmasına başlamayı başardılar. Kazanlık Trak Mezarı, tümü zengin bir şekilde süslenmiş bir ön oda, bir bağlantı geçidi ve yuvarlak bir mezar odasından oluşuyor. Geçmişte yağmalanmış olsa da duvar süslemeleri iyi korunmuş durumda.

Giriş geçidinin duvarları tamamen renkli duvar resimleriyle kaplı. Hem siyaha boyanmış kaide hem çatının yükseldiği çizgiyi belirleyen beyaz pervaz, taş levhaların yanılsamasını veriyor. Bu pervazların üzerinde stilize bitki motifli bir friz yer alıyor. Frizde, Trak ve Makedon stillerinde giyinmiş piyade ve süvarilerin karşı karşıya geldiği iki savaş sahnesi bulunuyor.

Mezar odası, arı kovanı formunda bir tholos. Arkeologlar, içinde taç parçaları, bir amfora ve en önemlisi, MÖ 3. yüzyılın başlarında yaşadıkları belirlenen bir erkek ve bir kadın olmak üzere iki kişinin kemiklerini buldular. Çoğunlukla, erkek kalıntılarının III. Seuthes’in oğlu prens Roygos’a ait olduğuna ve kadın kemiklerinin de eşine ait olduğuna inanılıyor.

Mezar odası, tavanda mezarın en ünlü resmini barındırıyor: bir ziyafet masasında oturan bir çift. Freskler iç içe üç şerit halinde düzenlenmiş. Arşitrav, çiçek motifleri ve bir bukranion (kurbanlık öküz başı) ile süslenmiş. İlk daire, yemeklerle dolu bir masanın önünde birbirlerinin bileklerini kavrayan çifti gösteriyor. Etraflarında yiyecek ve eşya getiren, ve üflemeli çalgılar çalan hizmetkarlar bulunuyor. Arkalarında iki seyis ve bir asker bir savaş arabası ve iki ata yöneliyor. Merkezde üç savaş arabası yarışıyor.

Mezar odası, tavanda mezarın en ünlü resmini barındırıyor: hizmetkarlar, müzisyenler ve bir araba ile çevrilmiş şekilde bir ziyafet masasında oturan bir çift. (C: Ko Hon Chiu Vincent)

Uzmanlar bu sahnenin yorumunu tartışmaya devam ediyor. Çift, mezarın sakinleri olabilir veya aynı zamanda, tanrıçayla ilişkili bir yiyecek olan bir tepsi narla gösterilen yeraltı dünyasının tanrıları Hades ve Persephone da olabilir.

Muhtemelen bir aristokrat öldüğünde düzenlenen cenaze oyunlarına atıfta bulunan bir araba yarışı da gösteriliyor. Diğer fresklerle birlikte, Bulgaristan’ın Helenistik dönemden günümüze ulaşan en iyi korunmuş sanatı olarak kabul ediliyor. Mezar, 1979’da UNESCO Dünya Mirası alanı oldu.

Trakya manzarası

Arkeologlar bölgedeki diğer Trak yapılarından haberdardı. Ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Kazanlık yakınlarındaki bu toprakları kazmak için gereken süre kısaldı. Bulgaristan’ın Komünist rejimi, şimdiki Koprinka Barajı’nı inşa etmek için çevredeki kırsal bölgeyi sular altında bırakmayı planlıyordu. Bu yapıları su altında kalmadan önce incelemek daha da acil hale gelmişti.

1940’ların sonlarında, bulabileceklerini bulup kaydetmeleri için birkaç yıl verilen arkeologlar, MÖ 4. yüzyılın sonunda kurulan antik Odris-Trak başkenti Seuthopolis’i belirlediler.

Sonraki yıllarda, Kazanlık’ı çevreleyen bölgenin, antik Trakya için devasa bir anıtsal mezar olduğu anlaşıldı. Yönetici sınıfı kendileri için boyalı mezarlar inşa etmişti, Kazanlık Mezarı bunun önemli bir örneği.

1990’lardan başlayarak, Georgi Kitov liderliğindeki kazılarda 300’den fazla höyük ve 15 büyük mezar incelendi. Bunların çoğu antik çağda yağmalanmıştı, ancak 2004 yılında Golyamata Kosmatka tümülüsünün altında bulunan biri, altın bir taç, kaplar (kylix), kılıçlar, dizlikler ve bir kalkan içeren tamamen korunmuş bir mezardı. Bir kapta Yunanca Seuthes’in adı yazıyordu, bu da Kitov’un bu mezarın büyük hükümdarın kendisine ait olduğuna inanmasına yol açtı.

Merkezi bir odaya giden salonu aydınlatan ışık, Kazanlık’ın kuzeyindeki Golyamata Kosmatka tümülüsünün altında 2004 yılında bulunan ve muhtemelen Trak kralı III. Seuthes’e ait olan bir mezarı aydınlatıyor. (C: MICHAEL RUNKEL/AGE FOTOSTOCK)

Nekropolün kapsamı ve ihtişamı, bazı tarihçilerin burayı “Trak Kralları Vadisi” olarak adlandırmasına neden oldu. Avrupa’daki en büyük Demir Çağı aristokrat nekropollerinden biri ve binden fazla yapısı hala kazılmayı bekliyor ve bu da Bulgaristan’ın zengin, antik kültürünü daha fazla açığa çıkarıyor.


National Geographic. 5 Ocak 2023.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için