Blog

Haz27

Ege’ye Tarımın Gelişi Göçlerle Değil, Fikirlerle Olmuş

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik DNAEgeGenetikGenomGöçNeolitik



Ege’ye Tarımın Gelişi Göçlerle Değil, Fikirlerle Olmuş

Çalışma, kültürel değişimlerin yalnızca göçle değil, fikirlerin yayılmasıyla da gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

 

www.arkeofili.com

 

Arkeolojik ve genetik verilere göre Neolitik yaşam biçimi, Bereketli Hilal’den Ege’ye yalnızca göçlerle değil, kültürel etkileşimle yayılmış.

Batı Anadolu’daki Neolitik uygulamalar ilk olarak kültürel etkileşimlerle başladı, ardından hareketlilik ve karışım ve son olarak Avrupa’ya göç geldi. C: Dilek Koptekin et al. 2025.

Türkiye ve İsviçre’den bir ekip araştırmacı, insanlık tarihindeki en büyük dönüm noktalarından olan tarımın başlaması ve yerleşik hayata geçişin görüldüğü Neolitik yaşam biçiminin Bereketli Hilal’den Anadolu’ya ve Ege’ye nasıl yayıldığı sorusuna arkeoloji ile genetiği yenilikçi bir biçimde bir araya getirerek yanıt buluyor.

ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü ve Lozan Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen ve Science dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, tarımın Anadolu’dan çevre bölgelere çiftçilerin göç etmesiyle mi yoksa bölgedeki avcı ve toplayıcıların komşularının yaşam biçimini benimsemesiyle mi yayıldığına ışık tutuyor.

Çalışma, kültürel değişimlerin yalnızca göçle değil, fikirlerin yayılmasıyla da gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

Bu büyük kültürel dönüşümün bölgeye ve döneme bağlı olarak her iki yolla da gerçekleştiğini ortaya koyan çalışmanın birinci yazarı Dilek Koptekin konuyu şöyle açıklıyor:

“Batı Anadolu’nun bazı bölgelerinde köy yaşamına geçişin yaklaşık 10.000 yıl öncesine dayandığını görüyoruz. Ancak aynı zamanda binlerce yıl boyunca devam eden bir genetik süreklilik de gözlemliyoruz. Bu durum kültürel bir geçişin yaşandığını fakat toplulukların büyük ölçeklerde göç etmediğini ve genetik açıdan karışmadığını gösteriyor.”

Neolitik hikâyenin eksik bölümü

Önceki araştırmalar, MÖ 6.000 sonrasında Anadolu’dan Avrupa’ya yayılan çiftçilerin göçleriyle tarımın nasıl yerleştiğini ortaya koymuştu. Ancak bu kırılmadan önce Anadolu’da neler yaşandığı belirsizdi.

Koptekin bu konuda “Bu çalışma bizi, şimdiye dek hakkında tahminler yürütülen olayların gerçekleştiği zamanlara götürüyor” diyor.

Araştırmacılar, Batı Anadolu’da bulunan 9.000 yıllık bir bireyin genomunun sıralanması ve 29 yeni paleogenom ile önceki verilerin birleştirilmesiyle bölgede yedi bin yıl süren genetik süreklilik tespit etti.

Lozan Üniversitesi’nden Anna-Sapfo Malaspinas şöyle diyor: “Bu insanlar büyük ölçüde yerel kökenliydi; ataları yakın geçmişte başka yerden gelmemişti. Buna karşın kültürleri hızla gelişti: mağaralardan evlere geçtiler, yeni aletler ve ritüeller benimsediler. Bu, Neolitik uygulamaların nüfus değişimiyle değil kültürel etkileşimle benimsendiğine işaret ediyor.”

Peki bu nasıl oldu? ODTÜ’den Mehmet Somel’e göre cevap “arka plan hareketliliği”: “Farklı bölgeler arasında, takas, eş arayışı gibi sebeplerle, düşük düzeyde de olsa insan dolaşımı fikirlerin ve maddi kültürün paylaşılmasına zemin hazırladı.”

Görünüşe göre yalnızca maddeler değil, fikirler de dolaşıyordu.

Fikirlerin insanlardan daha uzağa ulaşması

Ekip, göç hareketleri ile fikir ve pratiklerin dolaşımını derinlemesine incelemek için antik DNA ve arkeolojik verileri birleştiren yenilikçi bir yöntem kullandı. Yüzlerce makale tarandı; seramikler, aletler ve mimari kalıntılar nicel olarak sınıflandırılarak aynı bölgelerde gömülü bireylerin genetik profilleri ile buluntular sistematik biçimde karşılaştırıldı.

ODTÜ’den Çiğdem Atakuman bunu “Arkeolojik veriye nicel değerler atayarak büyük miktarda veriyi ilk kez doğrudan karşılaştırabildik” sözleriyle anlatıyor.

Bu bulgular, yeni nesnelerin illa yeni bir toplulukla geldiği varsayımını sorgulatırken, arkeologların “Çömleğin varlığı insanın varlığı demek değildir” deyişini doğruluyor.

Değişen bir mozaik

Anadolu’da MÖ 7.000 civarında yaşanan insan hareketliliğiyle yeni gruplar farklı genlerle bazı pratikleri de getirerek bölgelere yerleşti. Ege’deki bir göç dalgası, Avrupa’ya yayılacak kültürel unsurların ortaya çıkmasına yol açtı.

Hacettepe Üniversitesi’nden Füsun Özer, bu göçlerin “arka plan hareketliliği”ne kıyasla toplam hareketliliğin küçük bir kısmını oluşturduğunu belirtiyor. Neolitik dönem, kültürel benimseme, hareketlilik ve zaman zaman göçlerin birleştiği bir dönüşümler mozaiği olarak görülmeli.

Koptekin de “Değişim için her zaman bir kriz ya da büyük göç gerekmez” diyor. 

Çalışmanın büyük ölçüde Türkiye merkezli araştırmacılarca kavramsallaştırılması, ilgili coğrafyalarda yürütülen bilimsel çalışmaların önemini de ortaya koyuyor. Malaspinas, bu iş birliğinin yeterince temsil edilmeyen toplulukları nasıl güçlendirdiğini ve daha kapsayıcı, dengeli bir araştırma ortamı için nasıl ilerlenebileceğini gösterdiğini vurguluyor.

Bu çalışmada ilk kez uygulanan genetik ve arkeolojik verilerin büyük ölçekli entegrasyonu, insanlık tarihine dair çok katmanlı gerçekliklerin incelenmesine olanak sağlayarak tarihöncesi araştırmalar için bir dönüm noktasını oluşturuyor.


Makale: Dilek Koptekin et al. (2025)

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için