Blog

Haz30

2022 Haziran Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik RomaAntik YunanHomo SapiensKara ÖlümKimmerlerNeandertalVebaViking



2022 Haziran Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

2022 yılının Haziran ayında Türkiye’de ve dünyada öne çıkan arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

www.arkeofili.com

10- İzlanda’da Vikinglerin Yaptığı Bir Mağara Bulundu

İzlanda’daki Viking döneminden kalma bir arkeolojik alanın kazılarında, daha önce bilinmeyen insan yapımı bir mağara ortaya çıkarıldı.

İzlanda’da bulunan Vikinglerin yaptığı mağara. C: Kristborg Þórsdottir

Arkeologlar, yeni mağaranın sığır ve atlar için kullanılan bir Orta Çağ ahırı olan birnautahellirolabileceğine inanıyor. Bu tür mağaralardan Piskopos Þorlákur’un MS 1210-1250 tarihli “Efsanevi Azizler” kitabında bahsedilir ve burada o, bir nautahellir’in hala içinde 12 boğa varken nasıl yıkıldığını ve hayvanlardan sadece birinin enkazdan kurtarıldığını anlatır. Arkeolog Kristborg Þórsdóttir, “Bundan daha eski olmasına rağmen, mağaranın hayvancılık için kullanılmış olması muhtemel. Buranın özellikle boğa için olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak kullanımının tarihi, açıkçası, henüz izlemeyi başardığımızdan daha geriye gidiyor.” diyor.

9- Roma Kalesinde 1.700 Yıllık Penis Tasviri ve Küfür Bulundu

1.700 yıl önce bu taşı yontan kişi, bir asker arkadaşına karşı hissettiklerini çok net bir şekilde ortaya koymuş.

İngiltere’de bir Roma kalesinin yıkıntıları arasında bulunan penis ve hakaret kazınmış bir taş. C: The Vindolanda Trust

İngiltere’deki arkeologlar, Roma kalesinde bir taş üzerinde müstehcen bir oyma keşfettiklerinde oldukça şaşırdı. Grafiti, uzmanların birinin adının yanında “Göt” anlamına geldiğini söylediği bir ifadenin eşlik ettiği bir penise sahipti ve bir Romalı asker tarafından arkadaşına hakaret etmek için kazınmış gibi görünüyor. 40 santimetre genişliğinde ve 15 cm boyunda olan taş, Hadrian Duvarı’nın hemen güneyindeki bir Roma kalesinin kalıntıları olan Vindolanda’da ortaya çıkarıldı. Arkeologlar, grafitinin MS 3. yüzyılda taşa oyulduğunu düşünüyorlar. Taşın ilk göze çarpan özelliği üzerine oyulmuş olan penisti , ancak araştırmacılar ona eşlik eden yazıyla daha fazla ilgilendiler. Uzmanlar, “SECUNDINUS CACOR” ifadesini, açıklamaya göre “Secundinus, göt” anlamına gelen “SECUNDINUS CACATOR” kelimesinin kısaltması olarak kabul ettiler.

8- Bu Mağara, Neandertaller ve Sapiens için Sanat Stüdyosuydu

İspanya’daki bir mağara, 50.000 yıldan fazla bir süre boyunca eski insanlar tarafından sanat yapma ve mezar yeri olarak kullanılmış.

Cueva de Ardales’te kazı yapan arkeologlar. C: Ramos-Muñoz et al. 2022

200 yıl önce, bir deprem İspanya’nın güneyindeki büyük bir mağara sisteminin girişini ortaya çıkardı; karanlık galerilerin içinde saklananlar, on binlerce yıl önce erken modern insanlar ve en yakın akrabalarımız olan Neandertaller tarafından yapılmış sanat eserleriydi. Şimdi ise kazılar ve bilimsel analizler, mağaradaki birçok sanat eserinin kesin yaşını ve mağaranın kullanım kronolojisini ortaya çıkardı. “Cueva de Ardales’te yürütülen kazılar ve çalışmalar, buranın 58.000 yıldan fazla bir süre boyunca çeşitli insan grupları tarafından tekrarlanan sembolik davranışların yeri olduğunu doğruluyor. Paleolitik dönemde önce Neandertaller ve ardından anatomik olarak modern insanlar kaya sanatı yaratmak için mağaraya girdiler.”

7- Buzullarda Ortaya Çıkan Bu Ayakkabı, 3.000 Yıl Öncesine Ait

Norveç’te Tunç Çağı’ndan kalma bu ayakkabı, son yirmi yılda ülkenin eriyen dağ buzullarından kurtarılan binlerce eski eserden sadece biri.

3000 yıl önce, biri Norveç dağlarında bir ayakkabısını kaybetti. C: Vegard Vike, Cultural History Museum in Oslo.

Asitli toprakta veya devasa buzulların altında hapsolmuş objelerin aksine, Norveç buz parçalarından kurtarılan eserler genellikle kusursuz durumda bulunuyor ve binlerce yıllık donmuş uykudan sonra bile minimum bozulma ve deformasyon taşıyor. Güney Norveç’teki dağlık Jotunheimen bölgesinde 2007 yılında keşfedilen 3.000 yıllık ayakkabı, dikkat çeken bir bulgu olmaya devam ediyor. Küçük deri ayakkabının boyutu, bir kadına veya bir gence ait olduğunu düşündürüyor. Ayakkabı, birkaç ok ve tahta bir kürek yanında keşfedildi, bu da sitenin önemli bir avlanma alanı olduğunu gösteriyor. Yaklaşık MÖ 1100’e tarihlenen ayakkabı, yalnızca Norveç’teki en eski ayakkabı değil, onu keşfeden araştırmacılara göre muhtemelen İskandinavya’da keşfedilen en eski giyim eşyası.

6- ‘Okul Yıllığı’ Benzeri Tablet, Antik Yunan Mezunlarını Kutluyor

Mermer tablet, 2.000 yıl önce Atinalı genç erkekler tarafından ‘arkadaşlık ve yoldaşlık’ yaratmak için imzalandı.

Mermer tablet, yaklaşık 30 Yunan gencinin başarısını kutluyor. C: National Museums Scotland

Atinalı gençler tarafından imzalanmış 2.000 yıllık bir taşın tercümesi, okul yıllıklarının Antik Yunanistan’a dayandığını ortaya koydu. İsimlerimizi gelecek nesiller için tarihi kayıtlara yazdırmak istemek doğal bir insani dürtü ve bu arzu, modern grafitiler ve Instagram’dan çok önceydi. Eski Yunanlar bile bundan muaf değildi ve bilim insanlarının artık bunu kanıtlayacak bir eseri var: Lisansüstü okul eşdeğerinde eğitimini yeni bitirmiş bir grup genç Atinalı adamın isimlerini taşıyan 2.000 yıllık bir taş tablet. Attikos, Anthos, Herakon ve Theogas gibi isimler de dahil olmak üzere tablette listelenen genç adamlar, eski Yunanistan’da iki yıl askeri eğitim almak zorunda kalan 18 ila 19 yaşındaki gençlerden oluşan bir sınıf olan ephebate’in üyeleriydi.

5- 65.000 Yıllık ‘İsviçre Çakısı’, Geniş Bilgi Ağını Kanıtlıyor

Hepsi benzer bir şekle ve şablona sahip tarih öncesi aletler, Güney Afrika’da çok uzak mesafelerde muazzam sayılarda bulundu.

Güney Afrika’da binlerce kilometre boyunca ortak bir tasarım ve şablona göre yapılmış taş aletler keşfedildi. C: Avustralya Müzesi

Güney Afrika’da bulunan 65.000 yıllık bir alet (bir nevi eski İsviçre çakısı) bilim insanlarına modern homo sapiens’in atalarının birbirleriyle iletişim kurduğuna dair kanıt sağladı. Dünyada bir ilk olarak, uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekip, kıtadaki ilk insanların birbirleriyle bilgi paylaştıklarını ve aynı şablonu kullanarak taş aleti tamamen aynı şekilde yaptıklarını gösterdi. Çalışma, tarihöncesinin “taş İsviçre Çakısı” olarak da bilinen eserlerin, çok uzak mesafelerde benzer bir şablona göre yapıldığını ortaya koyuyor. Bu aletler, yaklaşık 60.000 ila 65.000 yıl önce Güney Afrika’da muazzam sayılarda üretildi.

4- Kara Ölüm’ün Kökeni, Kırgızistan’daki Mezarlarda Bulundu

Kırgızistan’da 1338’den kalma mezarlarda veba bakterileri DNA’sı belirlendi ve bu patojenlerin Kara Ölüm’e neden olanların ataları olduğu görülüyor.

Issyk-Kul, Kırgızistan’da bir göl

Kara Ölüm, tarihteki en ölümcül salgınlardan biriydi, ancak kökenleri uzun zamandır gizemli kaldı. Şimdi, her şeyi başlatan bakteri, Orta Asya’daki günümüz Kırgızistan’ındaki üç mezarda bulunmuş olabilir. Tarihi mezarlardan ve günümüzde insanlara ve hayvanlara bulaşan veba bakterilerinin genetik bir aile ağacı çıkarıldığında, Kırgızistan mezar patojenlerinin diğer grupların en yakın ortak atası olduğu görülüyor. Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Johannes Krause, “Bunlar, bugün dünyada dolaşan suşların çoğuna yol açan türler. Gerçekten vebanın Big Bang anı gibi.” diyor.

3- ‘İnsanlığın Beşiği’ndeki Fosiller, Bir Milyon Yıl Daha Eski Olabilir

Yeni bir tarihleme yöntemi, Sterkfontein Mağaraları bölgesinde bulunan fosillerin bazılarının yaşını bir milyon yıldan fazla geriye itti.

Güney Afrika’daki Sterkfontein mağaralarında bulunan iki farklı Australopithecus kafası. Bunlar ve diğer Australopithecus fosillerini içeren Sterkfontein mağara dolgusu, 3.4 ila 3.6 milyon yıl öncesine tarihlendirildi, bu da düşünülenden çok daha eski. C: Jason Heaton and Ronald Clarke

Bilim insanları on yıllardır bu erken insan atalarının ve onların uzun süredir kayıp olan akrabalarının fosillerini incelediler. Şimdi, Purdue Üniversitesi’nden bir jeolog tarafından geliştirilen bir tarihleme yöntemi, Sterkfontein Mağaraları bölgesinde bulunan bu fosillerin bazılarının yaşını bir milyon yıldan fazla geriye itti. Bu, o fosilleri dünyanın en ünlü Australopithecus fosili Lucy olarak da adlandırılan Dinkinesh’ten daha yaşlı yapıyor. “İnsanlığın Beşiği”, Sterkfontein Mağaraları da dahil olmak üzere çeşitli fosil içeren mağara yataklarından oluşan Güney Afrika’daki bir UNESCO Dünya Mirası Alanı.

2- Kimmerlerin Anadolu’daki İlk Yerleşimi Kırıkkale’de Bulundu

Kırıkkale’de Büklükale mevkiinde sürdürülen kazı çalışmalarında, Kimmerler’in Anadolu’daki ilk yerleşim yeri bulunmuş olabilir.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Kimiyoshi Matsumura, Anadolu’ya gelen Kimmerler’in Anadolu’daki ilk yerleşim yerinin Büklükale olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor. Büklükale’de en yeni olarak Osmanlı döneminde yerleşme olduğunu belirten Matsumura, “Onun altında Helenistik dönemine ait yerleşme tespit ettik. Helenistik’in altında Geç Demir Çağ denilen Akhamenid Pers dönemindeki yerleşme var. Günümüzde Ukrayna bölgesinden ‘Kimmerler’ Anadolu’ya gelmiş. Onlar tarafından yapılmış olan yerleşme ya da kale var. Biz Anadolu’da ilk defa burada tespit etmiş olduk. Arkada çok büyük bir sur duvarı var. Bunların o dönemde yapılmış olduğunu düşünüyoruz ve onun çağdaşı olan mimarinin içerisinde Kimmerler’e ya da İskitlere özgü hayvan motifleri ve objeleri tespit ettik” diyor.

1- Kolombiya, Tonlarca Altın Yüklü Batığın Görüntülerini Paylaştı

En az 200 ton altın, gümüş ve zümrüt içerdiğine inanılan batık için İspanya, Bolivya’nın Qhara Qhara ulusu ve Kolombiya hak iddia ediyor.

Kolombiya cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan bir videonun bu ekran görüntüsü, Cartagena kıyılarındaki İspanyol kalyon San Jose’nin enkazını gösteriyor.

Kolombiya ordusu, üç yüzyıl boyunca su altında saklanan ve bugünün parasıyla milyarlarca dolar değerinde zenginlik taşıdığına inanılan efsanevi San Jose kalyon gemi enkazının eşi görülmemiş görüntülerini paylaştı. Görüntülerde, porselen kaplar, çanak çömlek, cam şişe ve ayrıca altın parçalarının yanında kısmen çamurla kaplı toplar görülüyor.

San Jose kalyonu, 1708’de Cartagena yakınlarında İngiliz donanması tarafından batırıldığında İspanyol kraliyetine aitti. Battığında 600 kişilik mürettebatından sadece bir avuç kişi hayatta kaldı. O sırada Yeni Dünya’dan İspanya Kralı V. Philip’in sarayına dönüyordu. O zamanlar, mevcut oranlarda milyarlarca dolar değerinde olduğu tahmin edilen eserlerle doluydu. 2015 yılında keşfedilmeden önce defineciler tarafından uzun süredir aranıyordu. Uzmanlar batığın en az 200 ton altın, gümüş ve zümrüt içerdiğine inanıyor.

BONUS

Yılanlı Sütun’a Restorasyon Sırasında İsim Kazınmış

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için