Blog
Fosillerde Kürdan Oluğu Sanılan İzlerin Başka Bir Nedeni Olabilir

20. yüzyılın başlarından beri bunlar, “kürdan olukları” olarak etiketlendi ve alet kullanımının ya da diş hijyeninin işaretleri olarak yorumlandı.
www.arkeofili.com
Binlerce yıl önce yaşamış insanların dişlerindeki kürdan olukları sanılan izler, aslında kürdandan kaynaklanmamış olabilir.
Bir Neandertal azı dişi. C: Nowaczewska ve diğerleri, 2021
On yıllar boyunca eski insan dişlerindeki küçük oluklar, kasıtlı alet kullanımının kanıtı olarak yorumlandı — insanların dişlerini çubuklar ya da liflerle temizlemesi ya da “kürdanlarla” diş eti ağrısını hafifletmesi. Hatta bazı araştırmacılar bunu insanın en eski alışkanlığı olarak nitelendirdi.
Ancak American Journal of Biological Anthropology’de yayımlanan yeni bulgular, insan evrimine dair bu kökleşmiş görüşe meydan okuyor. Araştırmacılar bu olukların, “kürdan” kullanımından olduğuna dair pek az destekle, vahşi primatlarda da doğal olarak ortaya çıktığını buldu.
Daha da çarpıcı olanı: yaşayan ve fosil, 27 türden 500’den fazla vahşi primatta, modern dönemin yaygın bir diş hastalığı olan derin, V biçimli diş eti hattı oyuklarının (abfraksiyon lezyonları) hiçbir izine rastlamadılar.
Birlikte ele alındığında bu bulgular, fosil kayıtlarını nasıl yorumladığımızı yeniden şekillendirmeye yardımcı olabilir ve günümüzde dişlerimizin benzersiz biçimde etkilenmesine dair yeni soruları gündeme getirebilir.
İnsan evriminde dişler neden önemli?
Dişler iskeletin en dayanıklı parçası ve çoğu zaman bedenin geri kalanı çürüdükten çok sonra bile sağlam kalır. Antropologlar, eski diyetleri, yaşam tarzlarını ve sağlığı yeniden kurmak için dişlere güvenir.
En ufak izler bile önemli anlamlar taşıyabilir. Sık görülen özelliklerden biri, özellikle dişler arasında, açığa çıkmış diş kökleri üzerinde ince bir oluk çizgisidir. 20. yüzyılın başlarından beri bunlar, “kürdan olukları” olarak etiketlendi ve alet kullanımının ya da diş hijyeninin işaretleri olarak yorumlandı.
Bu izler, 2 milyon yıllık fosillerden Neandertallere kadar yakın evrimsel tarihimizin farklı dönemlerinde rapor edildi. Ancak bugüne dek, diğer primatlarda da bulunup bulunmadığı gerçekten kontrol edilmemişti.
Bambaşka bir durum olan abfraksiyon ise çok farklı görünür — diş eti çizgisi yakınında derin, kama biçimli oyuklar. Bunlar modern diş hekimliğinde çok yaygın ve çoğunlukla diş sıkma/gıcırdatma, sert fırçalama veya asitli içeceklerle ilişkilendirilir. Fosil kaydındaki yokluğu araştırmacıları uzun süredir düşündürüyor. Diğer primatlar gerçekten hiç bu sorunu yaşamıyor mu?
Araştırmacılar ne yaptı?
Araştırmacılar, bu varsayımları sınamak için, yaşayan ve fosil 27 primat türünden 500’den fazla dişi analiz etti. Örneklemde goriller, orangutanlar, makaklar, kolobus maymunları, fosil kuyruksuz maymunlar ve daha fazlası yer aldı.
Kritik olan nokta, tüm örneklerin vahşi popülasyonlardan gelmesiydi; yani diş aşınmaları diş fırçası, gazlı/asitli içecekler ya da işlenmiş gıdalar tarafından etkilenmiş olamazdı.
Çürüksüz servikal lezyonları (diş boynunda çürük kaynaklı olmayan doku kaybı) arandı. Mikroskoplar, 3B taramalar ve doku kaybı ölçümleri kullanarak en küçük lezyonlar bile belgelendi.
Neler bulundu?
Bireylerin yaklaşık yüzde 4’ünde lezyon vardı. Bazıları, ince paralel çizikler ve uca doğru incelen biçimleriyle, fosil insanlardaki klasik “kürdan olukları”na neredeyse tıpatıp benziyordu.
Diğerleri daha sığ ve pürüzsüzdü — özellikle ön dişlerde — ve muhtemelen birçok primatın büyük miktarlarda tükettiği asitli meyvelerden kaynaklanıyordu.
Ama en çarpıcı olan yokluktu. Araştırmacılar hiç abfraksiyon lezyonu bulmadı. Son derece sert diyetlere ve güçlü çiğneme kuvvetlerine sahip türleri incelememize rağmen, modern diş kliniklerinde çok yaygın olan kama biçimli defektlerden bir tanesi bile görülmedi.
Modern insan dişlerinde abfraksiyon lezyonlarının nasıl göründüğüne dair bir çizim. C: Wikimedia Commons
Bu ne anlama geliyor?
İlk olarak, “kürdan” izlerini andıran oluklar, kasıtlı alet kullanımını zorunlu olarak kanıtlamaz. Doğal çiğneme, aşındırıcı gıdalar veya yutulan kum/çakıl benzeri parçacıklar benzer örüntüler üretebilir. Bazı durumlarda, dişlerle bitki şeritlerini sıyırmak gibi uzmanlaşmış davranışlar da katkıda bulunabilir. Bu nedenle, her fosil oluğu bilinçli kürdan kullanımına atfetme konusunda temkinli olunmalı.
İkincisi, primatlarda abfraksiyon lezyonlarının yokluğu, bunların benzersiz biçimde insana özgü bir sorun olduğunu güçlü biçimde düşündürüyor ve modern alışkanlıklarla bağlantılı. Bu lezyonlar doğal çiğneme kuvvetlerinden ziyade sert fırçalama, asitli içecekler ve işlenmiş diyetler nedeniyle çok daha olası görünüyor.
Bu durum, abfraksiyonu; vahşi primatlarda nadir, modern insanlarda ise yaygın olan gömülü yirmilik dişler ve maloklüzyon (diş-diziliş bozukluğu) gibi diğer diş sorunlarının yanına koyuyar. Birlikte ele alındığında bu içgörüler, geçmişimizi kullanarak bugünün diş problemlerini anlamayı amaçlayan ve büyüyen bir alt alan olan evrimsel diş hekimliğini şekillendiriyor.
Bulgular bugün için neden önemli?
İlk bakışta fosil dişlerindeki oluklar önemsiz görünebilir. Oysa hem antropoloji hem de diş hekimliği için önemli.
Evrimsel bilim açısından, bu izler; özgül ya da benzersiz kültürel açıklamalara atlamadan önce en yakın akrabalarımızı kontrol etmemiz gerektiğini gösteriyor. Modern sağlık açısından ise, diyetlerimizin ve yaşam tarzlarımızın dişlerimizi diğer primatlardan ayıracak kadar derinden dönüştürdüğünü vurgular.
İnsan dişlerini diğer primatlarınkiyle karşılaştırarak evrensel olan (çiğnemenin kaçınılmaz yıpranması) ve insana özgü olan (modern diyetlerin, davranışların ve bakım uygulamalarının sonucu) ayırt edilebilir.
Sırada ne var?
Gelecek araştırmalar, daha büyük primat örneklerine genişleyecek, vahşi yaşamda diyet–aşınma ilişkilerini inceleyecek ve lezyonların nasıl oluştuğunu görmek için ileri görüntüleme teknikleri uygulayacak. Amaç, geçmişi nasıl yorumladığımızı rafine etmek ve günümüzde diş hastalıklarını önlemenin yeni yollarını bulmak.
Araştırmacılar, “Fosil bir insan dişindeki “kürdan oluğu” görünümlü iz, pekâlâ sıradan günlük çiğneme yan ürünü olabilir” diyor.
“Aynı şekilde, benzer izler bırakan başka kültürel ya da diyetle ilgili davranışları da yansıtabilir. Bu olasılıkları çözmek için, vahşi primatlardaki lezyonların çok daha geniş karşılaştırmalı veri setlerine ihtiyacımız var; ancak o zaman daha geniş kalıpları izlemeye başlayabilir ve fosil kayıtlarına dair yorumlarımızı keskinleştirebiliriz”
“Bu arada, primatlarda abfraksiyon lezyonlarının yokluğu, en yaygın diş sorunlarımızın bazılarının yalnızca insana özgü olabileceğini düşündürüyor. Bu da bize, gündelik bir diş ağrısında bile evrimsel tarihimizi dişlerimizin yazdığını; ancak bu yazının antik biyoloji kadar modern alışkanlıklar tarafından da şekillendirildiğini hatırlatıyor.”
3 Ekim 2025.
Makale: Towle, I., Krueger, K. L., Hirata, K., Kubo, M. O., Hara, A. T., Irish, J. D., … & Fiorenza, L. (2025).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >