Blog

Ağu4


Biri Hariç Antik Dünyanın 7 Harikasının Nerede Olduğunu Biliyoruz...

Babil’in Asma Bahçeleri’nin gerçek konumu, çözülmeyi bekleyen bir gizem olmaya devam ediyor. Yapılan en son araştırmalar, farklı bir yere bakmamızı söylüyor.

Ağaçlar ve bitki örtüsü ile dolu teraslara sahip Babil’in Asma Bahçeleri’nin bir sanatsal canlandırması, çeşitli klasik dönem yazarlarının yazılarından ilham alıyor. Son teoriler, bahçelerin, arka planda görülen Etemenanki zigguratının basamaklarında yükseldiğini öne sürüyor. Ancak, çoğu modern tarihçi bunun yapısal olarak mümkün olmadığını düşünüyor.

MÖ yaklaşık 225’te Yunan mühendis Philo, yedi temata‘dan (görülmesi gereken şeyler anlamına gelir) oluşan bir liste hazırladı. Bu liste, Antik Dünya’nın Yedi Harikası’ndan, yani, Gize Piramidi, Olimpos’taki Zeus Heykeli, Efes’teki Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Rodos Heykeli, İskenderiye Feneri ve hepsinden daha gizemli olan Babil’in Asma Bahçeleri’nden oluşuyordu.

Philo’nun listesinin birçok kez yeniden gözden geçirilip düzeltilmesinin sonucu olarak bazı alanlar ya eklendi ya da zamanın zevklerine göre çıkartıldı. Fakat Philo’nun 7 harikası, boyutları ve mühendislik becerileriyle klasik dönemlerde herkesi şaşkına çeviren abideler olarak genel anlamda kabul gördü. Bunlardan sadece Gize’deki piramit günümüzde bütün ve düzgün halde. Diğer beşinin yok olmasına ya da harabe haline gelmesine rağmen bir zamanlar görkemli bir şekilde ayakta durduklarını, söylenti ya da efsane ürünü olmadıklarını doğrulayan yeterli döküman ve arkeolojik kanıt bulunuyor.

(Yunan Efsanelerine Konu Olan Amazonlar Gerçek miydi?)

Bununla birlikte Babil’in kudretli kralı, MÖ 605-561 yıllarında hüküm sürmüş olan II. Nebuchadrezzar’ın eseri olarak bir kültür mirası olduğu kabul edilen Babil’in Asma Bahçeleri, listedeki büyük gizem. Bu tür bahçelerle ilgili hiçbir ipucu bulunamadı ya da harabelerde ve Babil kaynaklarında bu bahçelere işaret eden hiçbir belge keşfedilmedi. Bahçelerin izini sürmek, Mezopotamya çalışmalarında en cezbedici araştırma konularından biri ve arkeologlar, bu tür bahçelerin Babil’de nerede olabileceğini ya da bu bahçeleri özel yapan şeyin ne olduğunu hala çözmeye çalışıyorlar. Onlar “asma” sözcüğünün ne anlama geldiğini, neye benzeyebileceğini, nasıl sulandığını, yani kısacası var olup olmadığını hala tartışıyorlar.

Nebuchadrezzar’ın Babil’deki sarayının taht odasından cilalı tuğlalar. C: Antik Yakın Doğu Müzesi, Berlin.

Bulunması Zor Bahçeler

Babil’in haricinde Philo’nun listesindeki eserler, Doğu Akdeniz’de ya da onun yakınında bulunuyor. Fakat Asma Bahçeleri doğunun bir ucunda. Philo burayı, “Fırat’ın kıyısından uzakta bulunan Pers ülkesine uzun bir yolculuk” olarak tanımlamış. Bu cümleleri yazdığında, Babil ve Persler bir yüzyıl öncesinde, MÖ 323’te Babil’de ölen Büyük İskender tarafından zapt edilmişti. Yunan kültürünün İskender’in ordularıyla birlikte doğuya, yani Orta Asya’ya doğru yayılmasına karşın, Babil ve onun ünlü abideleri, Philo’nun okuyucularında oldukça egzotik ve soyut bir izlenim bırakacaktı.

(Dünyanın Çoğunu Fetheden Büyük İskender Kimdi?)

Philo, ustaca yapılmış Asma Bahçeleri’nin, taş kolonlar üzerinde yükseltilmiş palmiye kirişlerinin desteklediği geniş bir platforma yerleştirildiğini yazıyor. Palmiye çardakları ise kalın bir toprak tabakasıyla sıvanıp tüm ağaç ve çiçek çeşitleriyle yeşillendirilmiş. Bu çardakların süslenmesi, bahçeyi seyredenlerin başı üzerinde asılı duran, adeta bir ziraat işçiliğiydi. Bu asılı görünümün dışında bahçelerin muhteşem doğası, kısmen çeşitliliğinde yatıyordu. Hangi çeşit olursa olsun bütün çiçekler göze hitap eden, iç açıcı ve türlerinin en güzelleriydi. Yüksekte sayısız kapta toplanan su, bütün bahçeye ulaşıyordu.

Boğaların ve ağaçların tasvir edildiği bir Babil mührü, MÖ 1595 ila 1200 yıllarına tarihleniyor. Louvre, Paris.

Aslında bu konuda tarihçiler, bahçelere atıfta bulunan çok sayıdaki klasik yazardan yararlanabilir. Çünkü MÖ 1. yüzyılda hem coğrafyacı Strabon hem de tarihçi Diodorus Siculus, bahçeleri “muhteşem” olarak nitelendirdiler. Sicilyalı bir yazar olan Diodorus, 40 ciltlik devasa dünya tarihi eseri “Bibliotheca Historica”sının bir bölümünde bahçelerin en ayrıntılı betimlemelerinden birini yaptı. Philo gibi o da özenle hazırlanmış “kiriş” destek sistemini ayrıntılı bir şekilde anlattı. Bu sistem, büyük miktarda zift yardımıyla döşenmiş kamış tabakalarından oluşuyordu. Bunun üzerine çimento ile yapıştırılmış iki sıra pişmiş tuğla ve topraktan gelen nemin alt tarafa nüfuz etmemesi için üçüncü bir tabaka olarak kurşun kaplama ile döşenmişti. Diodorus’a göre bu tabakalar, artan katlar halinde yükseliyordu. Buralara, büyük boyutları ve diğer çekici özellikleriyle, bakan kişiye keyif verebilecek her türden ağaç, sık şekilde dikildi ve bu alanlar nehirden gelen bol miktarda suyun makinelerle yükseltilmesiyle sulandı.

En Eski Rivayetler

Babil ve onun abideleriyle ilgili Philo’nun, Diodorus’un ve MÖ 1. yüzyılın diğer muammalı rivayetlerinden sonra tarihçiler, Büyük İskender döneminde ve sonrasında eser veren Yunan akademisyenlere kadar geriye giderek en eski yazılı kayıtların izini sürdüler.

Örneğin hem Diodorus hem de Strabon, İskender’in saray tarihçisi ve filozof Aristotle’ın büyük yeğeni olan Callisthenes gibi MÖ 4. yüzyıl yazarlarının Babil ile ilgili rivayetlerinden yararlandılar. Akademisyenler, Asma Bahçeleri’nin tasvir edildiği Diodorus’un eseri Bibliotheca Historica‘daki bölümün, 4. yüzyıl sonlarında yazan Büyük İskender’in biyografisini yazan Cleitarchus’un eserinden meydana geldiğine inanıyorlar. Eseri günümüze ulaşamadı; fakat diğer yazarların yaptığı atıflar yoluyla varlığı biliniyor. Bu biyografi, İskender döneminin renkli ve söylentiye dayalı bir şekilde anlatımıydı.

20. yüzyılın başlarında çekilmiş fotoğrafta Babil’in duvarları görülüyor. Duvarlarda görünen hayvan rölyefleri bir zamanlar cilalı tuğlalarla süslenmiş olmalıydı.

Bahçelerle ilgili diğer bir bilgi kaynağı ise MÖ 3. yüzyılın başlarında (Cleitarchus’tan hemen sonra ve Philo’dan birkaç on yıl önce) yaşamış Berossus adlı Babil papazı tarafından yazılmıştı.

Kayıp yazıları hakkındaki rivayetlerden yola çıkarak, Berossus yüzyıllar sonra, sanatçılara ilham veren bahçeler ile ağaçlar ve çiçeklerle kaplı yüksek taş teraslarla ilgili yazılı eserler hakkındaki detayları vermiş görünüyor. Berossus aynı zamanda II. Nebuchadrezzar’ın, Pers ülkesinde yemyeşil bir dağ manzarasının özlemini duyan eşi Medya Amytis onuruna Babil’de bahçeler inşa ettiğini yazmış.

Bu romantik hikaye, bahçelerin insanların hayal dünyasına yerleşmesini sağladı. Fakat tarihçiler, bir sorunla karşı karşıya kaldılar. Asılı ve kademeli bir yapı olmasıyla tanınan Babil bahçelerinden bahseden bütün kaynaklar, en erken MÖ 4. yüzyıla tarihleniyor. MÖ 5. yüzyılda yazan Yunan tarihçi Herodotus, Nebuchadrezzar döneminden sadece bir yüzyıl sonra, eserinde Babil’i tanıtırken bu dikkat çekici bahçelerden bahsetmiyor. Dahası, hayal kırıklığı yaratan şey, belgeye dayalı bu kanıtların bahçelerle ilgili bilgi vermesinin beklenmesiydi. Ne var ki Nebuchadrezzar’ın saltanatı döneminden keşfedilen metinler, şehirde yükseğe konumlandırmış hiçbir bahçeden bahsetmiyor.

Antik rivayetler, Babil’in bahçelerini her biri yemyeşil ve kokulu bitkilerle dolu teraslara sahip olarak tasvir ediyor.

Büyük Karışıklık

MS 1. yüzyılda Romalı Yahudi tarihçi Josephus, bahçelerin Babil’in ana sarayında yer aldığını yazdı. 1899 ila 1917 yılları arasında Alman arkeolog Robert Koldeway tarafından yönetilen Babil harabelerde yapılan ilk kazılarda, güney sarayının kuzey köşesinde yıpranmamış kemerli bir yapı ortaya çıkarıldı.

Koldeway bunun, ünlü bahçelerin varlığını kanıtlayan gerçek bir yapı olduğuna inandı. Bu yapı, oymalı taştan yapılmıştı. Böylece neme karşı kerpiçten daha dayanıklı hale geliyordu. Burada ağır üst kısmı desteklemek için son derece kalın duvarların kullanılması mükemmeldi. Ayrıca Koldeway’in bahçelerin sulama sisteminin bir parçası olduğunu ileri sürdüğü kaynağın kanıtı da buradaydı. Bununla birlikte günümüzde birçok akademisyen yapının muhtemelen ambar olduğunu kabul ediyor. Bölgeden birkaç saklama kübü de çıkarıldı; fakat en güçlü kanıt, II. Nebuchadrezzar dönemine tarihlenen ve orada çıkan çivi yazılı bir tablettir. Kayıtlar susam yağı, tahıl, hurma, baharatlar ve yüksek rütbeli kölelerin dağıtımıyla ilgili detayları içeriyor.

Koldeway’in kazısı, Babil’in “ziggurat”ı ya da basamaklı kulesi gibi gerçekten var olmuş harikulade bir yapının temelini ortaya çıkarmak için yapılmış en ünlü kazıdır. Onlarca yıl sonra arkeolog Leonard Woolley, Babil’in güneydoğusundaki antik Sümer şehri Ur’da kazı yaparken zigguratın tuğla örgüsünde düzenli aralıklarla yer alan oyuklar olduğunu fark etti. Bunlar Ur zigguratının ön yüzüne yükselen bahçeleri besleyen bir tür drenaj veya sulama sisteminin kanıtı olabilirdi. Woolley bu sistemin belki daha sonra Babil’deki Asma Bahçeleri’ni dizayn etmek için kullanıldığını da düşündü.

British Museum, yemyeşil bir bahçeyi tasvir eden Ninova’nın bu ilginç rölyefine ev sahipliği yapıyor. Muhtemelen bu rölyef, bahçeyi inşa etmiş olan Sennacherib’in torunu Asurbanipal (MÖ 668-627) döneminde meydana getirildi. Akademisyenler, kabartmayı Asur kraliyet bahçesinin en eksiksiz temsili olarak görüyorlar; bazıları da ünlü Asma Bahçelerini temsil ettiğini iddia ediyor.

Böyle bir teorinin kamuoyunda ilgi görmesiyle, Woolley teoriyi benimsedi. Fakat arkeologlar, Woolley’nin “Oyuklar, yapım aşamasında tuğla işinin düzgün bir şekilde kuruyabilmesi için genişletildi” şeklindeki ilk değerlendirmesinin tutarlı ve doğru olduğunu kabul ediyorlar.

Döküman ve arkeolojik kanıt eksikliği ile karşı karşıya kalan bazı uzmanlar, Asma Bahçeleri ile ilgili araştırmayı radikal bir şekilde yeniden şekillendirmeyi tercih ettiler: Ya bahçeler hiçbir şekilde Babil’de değilse? Dünyanın bu harikası tamamen başka bir şehirde de bulunabilir.

Fakat bu hipotez, ilk başta göründüğü kadar radikal değil. Asma Bahçeleri’ne atıfta bulunan Greko-Romen kaynaklar, mit ve efsaneyle iç içe geçmiş tarihsel detaylar sunma eğiliminde ve burada büyük Mezopotamya medeniyetleri nakledilirken çoğunlukla Asur ve Babil birbirine karıştırılmış durumda. Örneğin Diodorus, Asur İmparatorluğu’nun başkenti Ninova’yı Fırat’ın yanına yerleştiriyor; ancak şehir aslında Dicle kıyılarında yer alıyor.

Diodorus, başka bir bölümde, avlanan hayvanların zengin tasvirleriyle detaylandırılan Babil duvarlarını şöyle anlatıyor: “At sırtındaki Kraliçe Semiramis bir leopara cirit fırlatırken, yanında kocası Ninus ise bir aslana mızrağını batırırken” görülüyor. Fakat böyle bir avlanma sahnesi Babil’de hiç bulunmadı. Ancak Ninova’daki kuzey sarayının taş duvarlarına oyulmuş Yeni Asur rölyefleriyle yakından örtüşüyor.

Ninova’nın Asma Bahçeleri

Yakın zamandaki bir araştırmanın ardından Oxford Üniversitesi’nde Asurolog Stephanie Dalley, Asma Bahçeleri’nin Babil’de Kral II. Nebuchadrezzar tarafından değil de Ninova’da Asurlu Hükümdar Sennacherib tarafından yapıldığını savundu. Onun tezi, prizma şeklindeki taşlar üzerine yazılmış olarak bulunan, hükümdarın saltanatına ait kronolojik kayıtlara dayanıyor. Bu kayıtlardan birinde kral, yapımına başladığı geniş abide yapıyla övünüyor. “Tüm insanlar için dünyanın harikalarından biri olacak sarayın çevresini yükselttim… Tüm aromatik bitki türleriyle düzenlediğim ve Amanos Dağları’nı andıran yüksek bir bahçe burası.”

Taylor Prizması, Sennacherib’in başarılarıyla dolu. Ninova’da bulunan diğer prizmalar, mühendislik ve bahçe inşasındaki gelişmeleri detaylandırıyor. C: British Museum

Bu bölüm, bahçelerin “harika” ve yüksek olduğuna dair bir belge oluşturmasıyla birlikte Asma Bahçeleri’ne atfedilmiş birçok kilit özelliği yansıtıyor. Tıpkı klasik yazarların Pers ülkesinin manzarasını taklit eden Babil kralından bahsetmesi gibi, Sennacherib’in kronikleri de modern Türkiye’nin en güney ucunda bir dağ sırası olan Amanoslar’ı andıran bahçeleri detaylı olarak anlatıyor.

Sennacherib’in torunu Asurbanipal dönemine (MÖ 668-627) ait bir rölyef, tepesinde bir köşk olan yamaç boyunca yayılmış ağaçları ile bahçeleri tasvir ediyor ve burada su, balıklarla dolu bir dizi kanalı beslemek için bir su kemerinden akıyor. Ninova eğlence parkının, ünlü Asma Bahçeleri olabileceği teorisi, Sennacherib’in mühendislik inovasyonu ile ilgili ünü sayesinde daha da güçlendi. Bu hükümdar kendisinin zekice bir kavrayışa sahip olduğunu iddia etti. Hükümdarlığının arşivleri, ustaca yapılmış sulama sistemlerinden bahseden kaynaklarla doludur ve bazı tarihçiler, Arşimet’in su vidasını ondan yararlanarak keşfettiğine inanıyorlar. Arkeologlar, Jerwan Vadisi boyunca şehre suyu getiren ve saltanatı döneminde 2 milyon taş bloktan inşa edilen su kemeri sistemini de buldular.

Jerwan yapısı, Büyük İskender’in MÖ 331’de Persler karşısında kesin zafer elde ettiği Gaugamela’daki savaş güzergahı üzerinde duruyor. Dalley, İskender’in Ninova’dan geçerken su kemerlerini gördüğünü ileri sürüyor. Ayrıca İskender’in, çok yönlü sulama sistemleri ve bu şehrin bahçeleriyle ilgili araştırmaları, sonrasında Babil’e atfedilen ve araştırmalarla beraber bir karmaşaya dönüşen Asma Bahçeleri’nin hikayesini ortaya çıkardı ve bu durum, Ninova’nın Asma Bahçeleri’nin gerçekten bir “dünya harika”sı olduğu konusunda şüphe bırakmıyor.


National Geographic. 16 Temmuz 2020.

Yazar: 

www.arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için